SOĞUK BİR KIŞ GÜNÜ

Soğuk bir kış günü, güneşli bir İstanbul sabahı… Yürüyüşlerimdeki kararlılığın görkemiyle İstiklal Caddesine açılan dar sokaklarda dolaşırken kendimi Karaköy’de buldum. Dinlenmek için deniz kenarına yakın olan bir kaldırım taşının üzerine oturdum. Öylece geçen vapurları izleyerek seninle birlikte geçen eski güzel günlerimin hayalleri dolaştı gözlerimde. Hayallerimin en güzel yerinde küçük yüzlü, sevimli olan, tertemiz, yavru ve dört ayaklı bir dost sevgiyle bakıyordu bana. İstanbul’un dar sokaklarında kayboluyordu. Kulaklarının arasında canlı gözler üzerine yerleştirilmiş bir pamuk kadar beyaz ve yumuşacık tüyler, son olarak yaramaz bir çocuk misali durmak bilmek bilmeyen ve bir kar tanesi gibi bembeyaz olan şirin bir kuyruk. İşte benimle dost olmak için miyavlayarak yanıma gelen tatlı bir kedi. O gün yavru kediyi kucağıma aldım ve onu severek bütün sıkıntılarımızı paylaştık. Ayrılma vakti geldiğinde arkamdan miyavlayarak öylece baka kaldı. Ben evime geri döndüğümde halen aklım sevimli yavru kedide kalmıştı. Sevimli yavru kediyi düşünmekten gözlerime uyku girmez olmuştu. Ertesi sabah acıyla uyandım. Hazırlığımı yaptığım gibi sevimli yavru kedinin yanına gittim. Gittiğimde bıraktığım yerde üşümesine rağmen, çaresizce sabaha kadar beni beklemiş. Kediyi görür görmez hemen kucağıma aldım ve onu sevmeye başladım. Bir ümit bekliyormuş. Yüzlerce kedilerin arasından… Onunla, sadece onunla saatlerce ilgileneyim. Buz gibi havada sadece ona sarılmamı istiyormuş. Sadece ona değsin ellerim, sadece onunla konuşsun ve gülsün dudaklarım. Kıskanıyormuş beni, insanlardan, köpeklerden, ağaçlardan, çiçeklerden ve diğer kedilerden…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYTEKİN DURAN KİMDİR?